Ana sayfa » Kıyı Kıyı Kuzey Ege: Babakale
Babakale Kalesi'nin burcundan gün batımı seyretmek ayrı bir keyiftir!

Kıyı Kıyı Kuzey Ege: Babakale

Karanlık bir İstanbul sabahında, henüz güneş doğmadan yola çıkıp sisli ve yağmurlu Trakya yollarını uçtan uca geçiyor ve Gelibolu-Lapseki feribotuna binerek Çanakkale’ye geçiyoruz. Kahvaltı için Tekirdağ tarafında yer araştırırken, asfaltlama çalışmaları nedeni ile kapanan şeritler ve artan trafikte daha fazla uğraşmıyor ve yol kenarında gördüğümüz ilk tabelada mola veriyoruz, öneririz.

Trakya’dan Anadolu’ya geçerken Gelibolu’dan veya Eceabat’dan feribota binebilirsiniz. Çanakkale merkezine girmeyecekseniz, Gelibolu’dan geçmenizi öneririm. Eceabat’ın hem ulaşımı hem de sırası daha zorlu imiş diye duymuştum.

İki kişi ve araç için 35 TL ödeyip biletimizi alıyoruz ve 15 dakikası deniz üstünde olmak üzere indi-bindi toplamda 35 dakikada karşıya geçiyoruz.

Troia (Truva) Antik Kenti rotamızın ilk durağı. Beş bin yıl önce kurulmuş ve kesintisiz üç bin yıl boyunca kat kat inşa edilmiş, 9 katmanlı kentte hakkını vererek gezmek için birkaç saat ayırmış olmalısınız. Müzekart veya aynı özellikteki banka kartı ile ücretsiz olarak giriş yapabileceğiniz ören yerinde yönlendirme tabelaları ışığında dilediğiniz gibi gezebilirsiniz. Gişelerden sonraki müze binası bir süre önce tadilat nedeni ile taşınmış. Çevrede, birkaç yerli turist ve rehberlerini takip eden birkaç uzak doğulu turist kafilesi var.

Troia Antik Kenti, 9. kat - Odeon
Troia Antik Kenti, 9. kat – Odeon

Geyikli üzerinden batıya, sahile yöneliyor ve çok güzel yollardan Gülpınar’a iniyoruz. Rotamızın devamında, Gülpınar’daki ören yeri Apollon Smintheus’u görmeyi planlamıştık ama kış döneminde müze ziyaret süresi kısaldığı ve son ziyaretçi girişinin saat 16:00’da olduğunu bildiğimiz için es geçip yola devam ediyoruz. Buraya ertesi sabah döneceğiz! Fotoğraf ve ışık açısından da öğleden önce ziyaret etmek daha elverişli.

Daha önce haritada işaretlemediğim ama yoldaki tabelalar ile yol üstünde olduğunu farkettiğimiz diğer bir ören yeri için herhangi bir müze girişi veya gişe olmadığını farkediyoruz. Arabayı parkediyor ve etrafta geziyoruz. Antik Yunan dönemi kenti Alexandria Troas’ın izleri yol boyunca yayılmış şekilde takip edilebilir. Ören yerinde, birkaç duvar ve oda yerleşimi; birkaç lahit görmek mümkün. Çevrede zeytin toplayan abiler ve İstanbul’dan gelmiş Alman bir grup daha var.

Alexandra Troas ören yeri - Lahit
Alexandra Troas ören yeri – Lahit

Güneşin peşi sıra yolumuza devam ederken konaklama için de yer aramaya başlıyoruz. Kaplıca konaklaması tercih ederseniz, antik kentin eteklerinde gördüğümüz tabelaları takip ederek Kestanbol Kaplıcaları’na ulaşabilirsiniz.

Yol üstünde mola verip bir şeyler içmek isterseniz ise önerimiz karadut suyu olacak. Yol boyunca sık sık reklamını görmüş olmak ile beraber, mola verdiğimiz bir köy kahvesinde sorduğumuzda Kasım ayında bulamayacağımızı, yazlık bir içecek olduğunu öğrendik.

Takip ettiğim bir blogdaki öneri ile yönümüzü Altınkum sahiline çeviriyoruz, lakin bu mevsimde buradaki moteller kapalı!

Verimli topraklarda, her yer zeytinlik ve her taşın arkasından bir zeytin dalı uzanıyor. Kıyı köşe zeytin sergilerinin arasından kıvrıla kıvrıla Babakale’ye kadar iniyoruz. Güneşi koskoca Asya kara kıtasının en batı ucu olan Babakale Kalesi’nde batıracağız!

Aslına benzer şekilde, büyük ölçüde yeniden inşa edilmiş kalenin herhangi bir müze özelliği bulunmuyor ve açık kapısından surlara tırmanıyor, gün batımını buradan izliyoruz.

Güneşi denizin soğuk sularına uğurladıktan sonra kale surlarından iniyor ve meydanda gördüğümüz birkaç motele oda soruyoruz. Tercihimiz, Denizhan Hotel’i hem akşam yemeği hem de konaklama için rahatlıkla öneririm. Gerek güler yüz gerekse fiyat-performans oranı olarak çok memnun kaldık. Akşam yemeği ve kahvaltı ise ayrıca güzeldi.

Akşam yemeğinde, ilk kez denediğimiz kaya koruğu salamurası ve Midilli’den getirtilen peynirin kızartması çok başarılı idi. Kaya koruğu, deniz kıyısındaki kayalar arasında, deniz kokusunda yetişen, yeşil yapraklı ve şifalı bir bitki imiş.

#Kıyıkıyıkuzeyege rotamızın ilk gününün sonunda, evden 460 km uzakta, derin bir uyku çekiyoruz.

Yarın sabah Kazdağları eteklerinden körfezi geçeceğiz.

Babakale'de gün batımı
Babakale’de gün batımı

 

 

* Fotoğraflar Samsung J5 ile çekilmiştir.

05.11.2016

7 thoughts on “Kıyı Kıyı Kuzey Ege: Babakale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir