Atatürk Arboretumu uzun süredir aklımda olan bir adres idi. Bu hafta sonu “İstanbul’a çık!” ekibi ile birlikte oradaydık.
Atatürk Arboretumu’na toplu taşıma ile nasıl gidilir?
Buraya, Büyükdere caddesinden devam edip Maslak’ı geçtikten sonra Bahçeköy’e doğru dönerek ulaşabilirsiniz. Yolun sol tarafında tabelayı göreceksiniz. Ana yoldan içeriye döndükten sonra yaklaşık 600 metre orman yolu olarak geçen çift şeritli asfalt yolda ilerleyince giriş kapısının önündesiniz. 42M veya 42T belediye otobüsleri ile de gelmek mümkün ancak duraktan sonra bu 600 metre asfalt yolda herhangi bir emniyet şeridi veya kaldırım olmadığı için maalesef ne tek sıra yürümek ne de bebek arabaları veya tekerlekli sandalyeler/akülü arabalar için güvenli! Belgrad ormanlarına doğru devam eden yol boyunca herhangi bir hız uyarısı veya kasis olmadığı için araba ile giderken de oldukça dikkat etmek gerek. Metro ile daha güvenli bir seyahat yapabilirsiniz.
İstanbul’a çık! ekibinde Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD) Gürpınar Bakım Merkezi sakinleri de var ve gezi sırasında onların hareket etme sınırlarını daha yakından gözlemleme fırsatı buldukça yaşadığımız şehre daha çok sahip çıkmamız gerektiğini fark ediyorum.
İstanbul’a çık! tarafından 24 Haziran’da (2012) düzenlenecek “engel dedektifliği” eğitimi ile amaçlanan da bu farkındalığın ve dayanışmanın sağlanması, “engellerle bölünmüş” bir şehir yerine “yaya dostu bir şehirde” yaşamak için gerekli altyapının talep edilmesi.
Ziyaret saatleri – fotoğraf çekimi
Atatürk Arboretumu 2013 öncesinde, hafta sonu sadece üyeler ve özel izinli ziyaretçiler kabul ediliyor iken, günümüzde hafta içi ve hafta sonu ziyaret edebilirsiniz. Dönemsel değişiklikler olabileceği için, yola çıkmadan önce telefon etmek ve güncel bilgi almak faydalı olabilir.
Çok sayıda farklı bitki türüne ev sahipliği yapan ve Belgrad Ormanı’nın güneydoğusunda 296 hektarlık bir orman parçası üzerinde kurulmuş geniş alan, özellikle gelin-damat çekimleri ve film çekimlerinin vazgeçilmez mekânlarından olmuş.
İçeride fotoğraf makinası ile çekim yapılabiliyor ancak tripoda izin verilmiyor. Geniş açı ile manzara çekeceğimi düşünürken içerideki farklı hayvanları, suya yeni alışan ördekleri görünce tele lensimi taşımadığıma üzüldüm doğrusu. Makro ile çekim için de çok uygun bir ortam.
İstanbul Bahçeköy Orman İsletme Müdürlüğü’ne bağlı arbetorum içinde veya yakın çevresinde yiyecek-içecek satışı yapılmıyor. Oksijenin iştah açıcı etkisini de dikkate alarak yola çıkmadan yanınıza bir şeyler almak faydalı olabilir. Orman içinde olsa da meydana yakın yerlerde güzel bir peysaj yapılmış ve sık sık yerleştirilmiş banklarda soluklanmak çok keyifli 🙂
Orman içinde dolaşırken rastlayabileceğiniz birkaç çeşmeden Belgrad ormanlarının derinlerinden gelen doğal kaynak suyunun tadına bakabilir ve soluklanabilirsiniz.
Arboretum ne demek?
Peki, içimden birkaç kez tekrar ettikten sonra telaffuz edebildiğim kelime hazineme yeni eklenen “arboretum” ne demek? İstanbul Üniversitesi Orman fakültesinin sayfasında açıkladığı şekli ile “arboretumlar, bilimsel araştırma ve gözlem amacıyla orijini ve yaşları belli, her biri doğru ve dikkatli bir şekilde bir araya getirilmiş olan çoğunluğu ağaç ve diğer odunsu bitki taksonlarının uygun seçilmiş alanlarda yetiştirilip sergilendiği tabiat parçaları” imiş.
Diğer bir deyişle, bilimsel amaçla korunan, yetişmesi sağlanan veya denenen, uygun şartlar sağlandığında ziyaretçilerine öğretici değer de taşıyan canlı bitki ve botanik müzeleri.
Daha önce yakınından geçtiğim ama ziyaret etmediğim, bildiğim kadarı ile Türkiye’deki ilk özel Arboretumu olan Tema vakfının da kurucusu olan Hayrettin Karaca tarafından kurulmuş Karaca Arboretumu. Yalova Termal yolunda yer alıyor.
Atatürk Arboretumu içinde birkaç farklı rotada ilerlemek mümkün. Hemen girişten dosdoğru ilerlerseniz Karaçamlar arasında uzun bir yürüyüşe çıkabilirsiniz örneğin.
Biz yaklaşık elli kişilik İstanbul’a çık! ekibi ile dolaşıyoruz. Bize rehberlik eden Orman Mühendisi Besim bey de çevremizde gördüklerimiz ile ilgili bilgiler paylaşıyor.
Gezimize, meydandaki farklı coğrafyalara ait manolya ağaçlarını inceleyerek başlıyoruz. Arboretum genelinde de aynı aileye ait ağaçlar, ortak ve farklı özellikleri rahatça gözlenebilsin diye birbirlerine yakın yerlere dikilmiş.
Bugün neler öğrendim?
Ekibin temposunu da koruyacak şekilde eğimi daha az olan güney-batı yönünde ilerliyoruz. Forum meydanından bataklık alana doğru devam ediyor ve gölün etrafından dolanarak başladığımız meydana tekrar ulaşıyoruz. Yaklaşık iki saat süren turumuzdan bilgilendirici birkaç not:
– Birbirine çok benzeyen gürgen ağacının yaprakları tırtırlı iken kayın ağacı düz yapraklı. Ayrıca gürgen ağacının kabuğu dalgalı desenli iken Kayın ağacının gövdesi düz olarak ayırt edilebilir.
– Yediğimiz pek çok meyve ağacı (elma, armut, kayısı) Gülgiller (Rosaceae) familyasına ait.
– Meşeler meyvelerinin şekline göre isimlendiriliyor. Bazı meşe türlerinin meyvesi (palamut) mercimek tanesi kadar olurken örneğin, Belgrad ormanının doğal bir türü olan sapsız meşe palamutunun sapı olmuyor.
Trakya’da ve Anadolu’da yaygın olan meşe ağacının Türkiye’de 20 türü, dünyada ise yüzlerce türü bulunuyor.
– Bazı türlerin adını günlük dilde yanlış kullanıyoruz, doğrularını bilmek gerek. Örneğin, Köknar yanlış – Göknar doğru veya Selvi yanlış – Servi doğru 🙂
– İğne yapraklı ağaçların iğneleri zamanla birbirine yapıştığı için oluşan yapraklarında damar bulunmuyor.
– Sekoya ağacı, genel olarak 60-90 metre boyunda ve 2,5-3,5 m çap yapabilen konik bir yapıya sahip olsa da çok uzun ömürlü ve ömrü boyunca gövdesi oldukça genişleyebiliyor. Kanada’da bir Sekoya ağacının gövdesinin içinden geçecek şekilde yapılan tünelden kamyonlara yol açıldığı yaygın olarak örnek verilirmiş.
* * *
Günümüzde sadece kuzey Amerika coğrafyasında yaygın olarak görülen gövdesi tarçın kırmızısında her daim yeşil olan bir türdür. İstanbul’a doğalgaz gelmeden önce Kemerburgaz ağaç kömürü ocaklarından çıkarılan kömürleşmiş ağaçların türünün de milyonlarca yıl önce Trakya’da da Sekoya ağaçlarının yaşadığını ispatlamış.
– Kabuğu yaralandığında içinden akan beyaz renkli özsuyu parfüm endüstrisinin hammaddesi olan sığla ağacı dünyanın çeşitli yerlerinde yetişiyor ve Anadolu sığlası olarak bilinen türü özellikle Muğla civarında yetişiyor.
– İğneada Langos ormanları ile özdeşleşen Dişbudak ağacı bataklık bölgelerinde yetişiyor.
– Ortanca gibi bazı bitkilerin yaprakları toprağın asidik veya bazik oluşuna göre kızıl renk alabiliyor.
– Bazı ağaçlar ancak bataklık alanda veya suya yakın iklimde yetişebiliyor. Bu nedenle ormanlık alan içinde yer alan geniş bir yapay gölet var. Bu göletin etrafında dolaşırken bataklık alanda gelişen Dişbudak türlerini veya suya yakın yetişen Kızılağaç türlerini keşfetmek mümkün.
Atatürk Arboretumu genelinde özel bir iklimlendirme veya sulama yapılmıyor. Yetişmesi mümkün türler gerekirse bir kaç kez dikilerek yetiştirilmeye çalışılıyor. Büyüme şartları takip ediliyor. Bu korunaklı ormanın özellikle bilimsel amaçlı bir deneysel gözlem alanı olduğu da gezi sırasında unutulmaması gereken bir gerçek.
Rehberimiz Besim bey, dünyadaki farklı uygulamalardan da bahsediyor. Örneğin bir sera ortamı olarak hazırlanmış Almanya Potsdam yakınlarındaki Biyosfer’de tropik bitki ve hayvanlarla iç içe olmak mümkün. Burada yapılan iklimlendirme ile ekvator coğrafyası şartları temin edilerek çeşitli bitki türlerinin yetiştirilmesi ve gözlemlenmesi sağlanıyor.
09.06.2012
Hafta sonu giriş ücretleri; öğrenci 5, yetişkin 15 tl şeklinde.
Güncelleme için teşekkürler (2018).
Bir arkadaşımın uyarısı ile artık hafta sonları da açık olduğunu öğrendim. Bu yeni uygulamayı henüz gidip görmedim ama önceden telefon etmek faydalı olabilir.
http://www.orman.istanbul.edu.tr/node/106