Ana sayfa » Honaz Dağı Yayla Kampı
Honaz Dağı Erikli Yaylası

Honaz Dağı Yayla Kampı

Laodikeia Antik Kenti‘nden ayrılıyor ve 6 km mesafedeki Denizli şehir merkezine gidiyoruz. Göller Bölgesi kamp rotasına başlayalı henüz üç gün olmuşken, şehir merkezi bize oldukça kalabalık ve gürültülü geliyor. Öğle yemeğinin ardından, şehirde vakit geçirmeden bu gece kamp kurmayı planladığımız Altındere Vadisi’ne ulaşma hevesindeyiz.

Altındere Vadisi’ni geçmiş yıllarda çekilmiş bir fotoğrafına dayanarak haritada işaretledim. Altındere Köyü, Babadağ eteklerinden akan bir dere eteğinde kurulmuş. Planımıza göre, dün gece burada kamp kuracak ve bugün Denizli’ye gidecektik. Ancak dünkü sağanak sırasında köyü bulamadık ve rotayı değiştirerek önce Pamukkale’ye gittik. Bir gün fark ile tekrar köyü ve taş köprü fotoğrafına hayran kaldığım Altındere Vadisi’ni arıyoruz.

Altındere’ye geldiğimizde, sokaklarda kimseleri göremiyoruz. Dere belli ki evlerin bahçesinden geçiyor v ve vadi de aşağıda kalıyor. Köy çıkışına doğru devam edince, rotayı hazırlarken danıştığım bir gezginin tarif ettiği çöp kutularını görüyoruz. Buradaki evlerin bahçesinden bir geçit olduğu görünüyor. Evinin bahçesinde çapa yapan bir teyzeyi bir an göz göze geliyoruz ve uzaktan seslenip soruyorum.

Teyzenin gösterdiği ağacın arkasından dolanıp dere kenarına iniyoruz. Fotoğrafını gördüğüm taş köprünün karşısındayım! Güzel bir kadraj yakalamak için köprüden geçip köye gidecek birisini bekliyorum ama ne gelen var ne geçen! Bir süre dere boyunca geziyor ama ne çöpsüz bir köşe ne de kamp için uygun bir düzlük bulabiliyoruz. Maalesef burası köyün arka çöplüğü olmuş ve bulmayı beklediğimiz yer değilmiş!

Babadağ Altındere Vadisi
Babadağ Altındere Vadisi
Honaz Dağı Milli Parkı

Gün batımına henüz vakit varken kamp kuracak uygun bir yer bulmalıyız. Gezenbilir‘de hızlı bir araştırma yapıyorum ve Honaz Dağı eteklerindeki Erikli Yaylası’nda karar kılıyoruz. Aksi istikamette kalan Karateke Köyü’nün içinden geçiyor ve kahvede oturan amcalara yol soruyoruz. İleride, sağ tarafta kalan Ovacık Köyü girişindeki mezarlığın tam karşısından sol tarafa, orman içine dönüyoruz. Toprak yolda ilerlerken karşı yönden gelen Toros’daki amca ile selamlaşıyoruz. Amca, ters yönde olduğumuzu ve bu yolun Cankurtaran’a gittiğimizi söylüyor. Nasıl olur, Cankurtaran dediği yer dağın diğer yamacı! Offline haritayı açıyor ve yolumuzu wikiloc ile takip ediyorum.

Döne döne tırmandığımız Honaz Dağı’ndan aşağı baktığımızda, bir tarafta şehir merkezinde yanmaya başlayan şehir ışıkları, diğer tarafta Organize Sanayi Bölgesi’nin tüten bacaları kalıyor. Toprak yolun sonunda bir düzlüğe ulaşıyoruz.

Kamp kurmak için uygun yer belirlemek için gezinirken yanımıza gelen motorlu bir genç yaklaşıyor. Gerimizde kalan havuzun orman yangınlarından kullanılan bir yangın havuzu olduğunu ve havuz kenarında, çitlerin içinde çadır kurmamızı öneriyor. Güneş iyice kaybolmadan çadırı ve sofrayı kuruyoruz. Günün lacivert saatlerinde, akşam serinliği de kendini hissettirmeye başlıyor. Biz çay içerken yamaçtan yüksele çan seslerini işitiyoruz. Sürünün peşi sıra Çoban İbrahim de geliyor.

Çoban İbrahim’in üç çocuğu ve 200 keçisi var. Mayıs ayında ailesi ile buraya, yaylaya çıkar Ekim ayında şehre inermiş. Yaylada, az ilerimizdeki derme çatma barakada kalıyorlarmış. Kasım ayı gibi de bu dağlara kar düşermiş.

Merkeze 6 km mesafedeki Çayır Yaylası’nda 110 yıl kadar önce büyük bir yangın çıkmış. Yaşlıların anlattığına göre bu düzlükte tek bir ağaç kalmamış. Toprak o kadar verimliymiş ki, keçilerin ormandan taşıdığı kozalaklar ile yeniden canlanmış. Bu gece koca bir ormanın içinde yıldızların altında uykuya dalıyoruz.

22.08.2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir