Kuzey Ege’de kıyı kıyı gezdiğimiz pastırma yazı rotamızın üçüncü gününde, plana göre yarım gün kadar rötarlı ilerlemekteyiz. Bu gece çadır kurmak ve doğada uyumak istiyorsak geç kalmadan kamp yerine ulaşmalıyız.
Dün gece konakladığımız, Dikili girişindeki otelde fazla oyalanmadan yola çıkıyoruz. İstikametimiz, Karadağ Yarımadası üzerinden Eski Foça!
Bademli Köyü hareketli yaz ve plaj günlerini geride bırakmış, hazan ikliminin getirdiği sükunet ile karşılıyor bizi. Köy meydanındaki karşılıklı iki kahvehaneden renkli sandalyeli olanı gözümüze kestiriyor ve bir masaya oturup geleni geçeni seyrediyoruz. Bakır cezvede kaynatılmış iki kahve ve suyun ücreti 3,5 TL. Hemen karşımızda kavun arabası ile tezgah açan amca ile biraz sohbet ediyoruz. Kış kavunu olarak da bilinen Karaağaç kavunu, tavana asılıp birkaç ay saklanabilir olması ile meşhur. Ben küçükken, sonbahar yaklaştı mı, babamla pazardan çuvalla kavun alır ve havalar daha da soğuduğunda akşam yemekten sonra seçer seçer keserdik. Önceki sene Urla’ya ilk kez geldiğimde çiftlikte öğrenmiştim; kışlık kavunların çürümemeleri için yere konmamaları ve hatta tavana asılmaları gerekirmiş!
Sabah kahvesinin ardından köy sokaklarında kısa bir tur atıyor ve manzaralı virajlardan döne döne Karadağ Yarımadası’nın tam da burnunda kalan Denizköy’e doğru ilerliyoruz.
Bademli ne kadar güzel ve huzurlu bir Ege köyü ise Denizköy de bize bir o kadar itici geliyor. Villa tipi beyaz site evleri ve sokakları arasından sahile inmek bile istemiyor ve es geçip yola devam ediyoruz.
Son çıkışta yer alan Çandarlı ilk iki durağa göre gelişmiş ve kalabalık görünüyor. Burada, Çandarlı Kalesi’ni ve Pitane Antik Kenti’ne ait bir şeyler görmeyi planlamıştık. Sabah mahmurluğu herhalde, üşengeçliğimiz tutuyor ve yol ayrımından geçip yolumuza devam ediyoruz.
Yolda artan petrol ve gaz tankerlerinden ve güneşli havada ağırlaşan atmosferden rafineri üssü Aliağa’ya yaklaştığınızı anlayabilirsiniz. Aman yol ayrımına dikkat! Foça tabelasını gördüğünüz ilk yoldan sağa saparsanız Eski Foça’dan önce sanayi bölgesinden ve Yeni Foça’dan geçmeniz gerekir. Menemen’e doğru ana yola devam edin ve bir sonraki tabeladan sağa saparak, güzel ve sakin köy yollardan ilerleyin ve huzur dolu Foça’ya ulaşın.
Hep merak ettiğim Foça’ya ilk kez geliyorum ve aracı deniz kenarında, merkeze biraz uzak olsa da boş bulduğumuz bir yere park edip sahil boyunca yürüyoruz. Güneş ile ışıldayan sakin deniz, rüzgarın soğuğuna karşın insanın içini ısıtıyor. Temiz hava ve güneş karnımızı daha da acıktırıyor ve soluğu merkezde, iskelede alıyoruz. Sahil Restoran’da yediğimiz nefis öğle yemeğinin üstüne Nazmi Usta’nın dondurmasını tadarken keyfimize diyecek yok!
Bugüne kadar duymadığım, tatmadığım çeşitleri olan Nazmi Usta’da balkabaklı, sakızlı ve bademli dondurmaları deniyorum ve tadına, kokusuna, kıvamına bayılıyorum. Denemelisiniz!
Hızlı bir market alışverişinin ardından yönümüzü Yamanlar Dağı’nın zirvesine çeviriyoruz.
Telefondaki harita programının yönlendirmesi ile Çanakkale-İzmir yolunun Menemen kavşağında Manisa tarafına dönüyor ve yolu buradan takip ediyoruz. Bol virajlı ve yer yer zorlayan orman yolunda, 9 km’yi binek araçla yaklaşık bir saatte alıyor ve Karagöl Tabiat Parkı’na varıyoruz.
Önerimiz, haritada daha uzun görünüyor olmak ile birlikte Menemen üzerinden İzmir’e devam etmeniz ve Yamanlar Dağı’na Karşıyaka’dan tırmanmanız yönünde olacaktır. Bu yol üzerine Örnekköy tabelasından saptıktan 25 km sonra göldesiniz. Dönüşte kullandığımız bu yol hem daha güvenli hem de manzaralı!
Göle kadar yürüyerek de gidebilirsiniz. Menemen’in Emiralem köyünün çıkışındaki dereden itibaren Karagöl’e kadar yürüyüş parkuru var. Yüksekliği 1076 metre olan Yamanlar Dağı’nda bulunan Karagöl’ün etrafında da birçok yürüyüş rotası bulunuyor. Bunlardan birisi ise, Karaçam köyünden geçerek Çamiçi köyündeki Homeros Mağarası’na kadar uzanıyor.
Tabiat parkına araç ile giriş ücreti 18 TL. Göl kenarına indikten sonra rüzgar ve sıcaklığın uygun olduğunu düşünerek boş bir alanda çadırımızı kuruyoruz. Kendi çadırımızı kurmamıza rağmen, sadece ortak kullanım bedelini ödememiz gerektiğini düşünürken çadır ücreti isteniyor. Nedenini anlamasak da o saatten sonra itiraz edecek olmadığımızdan ödeyip geçiyoruz (22,5 TL). Burada hazır kurulmuş çadırlar da var ancak kirli ve dağınık görünüyorlar. Onlarda da kalmak mümkün.
Çadırımızı hızlıca kurduktan sonra çam ağaçları ile çevrili gölün etrafında bir tur atıyoruz ve henüz saat 17 iken, güneş yavaş yavaş dağların arasından çekilmeye başlıyor.
Güneşin kaybolması ile rüzgar da hızlanınca çadırın içene giriyor, birer sandviç yiyip uyumaya çalışıyoruz. Mat seçimimiz taşlık zemin için uygun olmadığı için uyumakta zorlanıyorken gittikçe şiddetlenen rüzgarın sesi de bize izin vermiyor.
Daha önce, ana yola çok yakın bir bahçede, çadırda uyumuştum ama ilk kez doğanın sessizliğini dinleyeceğim için heyecanlıyım. Şehir koşturmasında alıştığımız saatten daha erken bir saatte yattığımız için uyumakta zorlanıyoruz. Tam dalmışız ki gece gece bilet kontrolü yapan görevlinin feneri ve çadıra doğru yakık gittiği saha ışıkları ile bu gece uykuya veda ediyrouz. Nerede ise tüm gece artarak devam eden fırtınayı dinliyoruz. Çadırın üstüne doğru gelen kurumuş çalı çırpıdan ve toz duman içinde kalmaktan çekinmesek şu yer fenerinin yönünü değiştirecek veya gidip arabada uyuyacağız ama ne mümkün! Gece bir ara hava durumunu tekrar kontrol ettiğimizde rüzgarın hızının 50 km’ye kadar dayandığını görmek bizi biraz korkuturken çadırımızın başarılı performansına da seviniyoruz. Ege ve İstanbul bölgelerinde, rüzgar ve yağmur tahminleri için Poseidon uygulamasını öneririm!
Ancak şafak vakti uykuya dalabilmiştim ki günün ilk ışıklarında guruldayan midemin sesi ile ayaklanıyorum. Güneşli bir sabah yerine geceki fırtınada kırılmış dallar ve devrilmiş mangalların küleri arasında doğmakta olan sisli bir sabaha uyanıyoruz.
Göl etrafında bir tur yürüyüş yaparak tüm gece sert zeminde yatmaktan uyuşmuş kaslarımızı gevşetmeye çalıştıktan sonra çadırımızı toplayıp Karagöl’den ayrılıyoruz. Biz sisten pek göremedik ama kıvrıla kıvrıla İzmir Karşıyaka’ya inen şose yoldan aydınlık bir günde geçecek olursanız, körfez manzarasını seyretmek mümkün!
* Fotoğraflar Samsung J5 ile çekilmiştir.
08.11.2016
Dikili merkeze varmadan, görülmeli, gezilmeli bir yer; alacaklıyız!
http://www.yolacikmali.com/2017/02/asiklar-selalesi/