Kırklareli şehir merkezine 15 km uzaklıkta olan Şükrüpaşa Köyü‘nden ayrılıp orman yolundan devam ediyor ve 7 km kadar sonra Armutveren Köyü’ne ulaşıyoruz.
Köy sokaklarında, yaşadığımız büyük şehirlerde yıllar önce terkedilmiş, gençlerin hatırlamayacağı modellerde az sayıda otomobil görüyoruz. Serçe, Şahin ve Renault Broadway. Hatırlıyorum da lisede bir hocamız Renault Broadway almıştı ve ne kadar da havalı idi. Zaman çabuk geçiyor! Geçimin tarım ve ormancılıkla sağlandığı köyde, bahçelerin önünden geçerken ancak bir elin parmaklarını kadar traktör görüyoruz. Tümü de eski model.
Bu köyde de meydandaki ilkokul binası kapalı görünüyor. Penceresinden bizi görüp evinin merdivenlerine kadar inen Emine teyze, köydeki 8 çocuk olduğunu ve okumak için 25 km mesafedeki Üsküp beldesindeki okula gittiğini anlatıyor. Üsküp’de yatılı konaklama imkanı yok ve bu çocuklar her gün bu yolu gidip geliyorlar. Köyde bir imam var ve cami ibadete açık.
Emine teyzenin çocukları da diğer gençler gibi büyük şehirlere göçmüş. 9 torunu varmış. “Hastayım, bacaklarım çok ağrıyor, artık sekseni geçtim” diye anlatıyor. Böbreklerinde de kist varmış ama doktorlar ameliyatı kaldıramayacağını söyleyerek sadece ilaç tedavisi veriyorlarmış. Emine teyze, sohbetimize katılan diğer arkadaşlarla biraz daha neşeleniyor ve ağrılarından söylenmeyi bırakıyor. Başta çekimser yaklaşmış olsa da şimdi evinin önünde oturup bize poz veriyor!
Güneş batıya doğru yöneldikçe hava daha da soğumaya başlıyor. Sokaklarda pek kimseye rastlamıyoruz. Çay içip biraz da ısınmak için ancak 4-5 masalı köy kahvesine gidiyor ve sobanın etrafına toplaşıyoruz. Ben artık nasıl üşümüş isem soba borusuna sarılıyor ve yağmurluğumun bir kolunu soba borusu üzerinde bırakıyorum. Çay 30 kuruş.
Sarpdere Köyü:
Sarpdere Köyü, gün batmadan vardığımız son köy oluyor. Hava oldukça serinlediğinden kahvede çaylarımızı içerken biraz ısınıyor ve soluklanıyoruz. Burada çay 25 kuruş.
Sarpdere, köydeki Dupnisa Mağarası 2003 yılında turizme açıldığından bu yana daha bilinir ve daha çok ziyaretçi ağırlar olmuş. Dupnisa Mağarası, Trakya bölgesinin turizme açılan tek mağarası. Üç girişe sahip bir yeraltı sistemi olan mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 3 km. Köylüler, mevsim nedeni ile kapalı olan mağarayı ilk fırsatta ziyaret etmemizi öneriyorlar.
Kömür ateşi ile yanan çay ocağının arkasındaki raflardan yol için biraz atıştırmalık alışverişi yapıyor ve İstanbul’a doğru dönüş yolculuğuna başlıyoruz.
Mart.2011
Rahmetli babam inşaat emlak’dan aldığı iş gereği Armutveren Köyü’ne ilk elektriği bağlamıştı. Köye giden yol boyunca elektrik direklerini dikmislerdi ekibinle beraber 38 sene evvel
Annem Armutveren koyünde 1972-1975 yılları arasında öğretmenlik yapmış. O yıllarda 3 öğretmen 50 civarı cocuk varmis 🙂
Soğuğun da etkisi ile herhalde köyde pek kimseye rastlayamadık, hikayelerini dinleyemedik. Köylere gittiğimizde kimsesizlik ve uzaklık hissi sardı beni. İşsizlik nedeni ile insanların göçmesi fikrini sevmiyorum. Çocuklar hayat, neşe ve gelecek demek, anneniz güzel zamanlar görmüş!
25km uzaklıktaki Üsküp’te kız kardeşim sınıf öğretmenliği yapıyor
Armutveren köyündeki 8 çocuktan birinin öğretmeni kız kardeşim olabilir :))
neden olmasın 🙂