Pamukkale’de uyandığımız günün ilk yarısında Hierapolis Antik Kenti‘ni gezdik. Bugünkü ikinci durağımız ise Laodikeia Antik Kenti oluyor. Bu antik kenti heybetli sütunları, oldukça zarif dorik sütun başları, kilise mozaikleri, dövüşen Denizli horozları, 1900 yıl önce mermere kazınmış su yasası ile hatırlayacağım. Sıcak ve kurak yaz gününde, her köşe başını tutmuş sevimli kertenkeleleri ile unutmamak gerek!
Laodekia kenti uzun süre tamamen toprak altında kalmış. Nihayet, 2002 yılında Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Celal Şimşek başkanlığında sistemli olarak kazılmaya başlanmış. 2008 yılında Bakanlık ve Denizli Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan protokol sayesinde restorasyon ve kazı çalışmaları yılın 12 ayı kesintisiz devam etmekte imiş. Bu protokole göre, arkeolojik çalışma maliyetleri büyük oranda Belediye tarafından karşılanıyor imiş. Antik Kent, 2013 yılında Unesco Dünya Mirası geçici listesine alınmış.
Kazı alanına kadar binek araç ile ulaşım mümkün. Antik kentin, henüz girişinde sağa sola bakınırken önümüzden geçip giden bir kertenkele görüyor ve takip diyoruz. Suriye Kapısı’ndan kente giriyoruz.
Suriye Caddesi aynı zamanda kentin ana caddesi. Sütunlar arasında ilerleyen caddede sağlı sollu yerleştirilmiş tabelaları takip ederek tüm önemli yapıları görebilirsiniz.
Kısa ve uzun olmak üzere iki rota işaretlenmiş. Biz kısa turda yürümeye başlamışken Ağustos sıcağında bitkin düşene kadar mümkün oldukça çok yer görmek istiyoruz. Kent, ızgara şeklinde planlanmış ve yaklaşık 5 kilometrekarelik bir alanda yayılmış.
Günümüze kadar gelebilen yapıları içinde; Anadolu’nun en büyük stadyumu, biri küçük (15 bin kişi) diğeri büyük (20 bin kişi) iki tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 anıtsal çeşmesi (nymphaeum), 2 anıtsal giriş kapısı, tapınakları, evleri, kiliseleri ve anıtsal caddeleri sayılabilir.
Laodikeia’da görecek o kadar çok eser var ki!
Antik kent tarihi
Lykos (Çürüksu) Ovası’nın verimli topraklarındaki medeniyet izleri Bakır Çağı’na (MÖ 5500) kadar gerilemek ile birlikte antik kent MÖ 3. yüzyıl ortalarında (Demir Çağı) Seleukos Kralı 2. Antiokus tarafından kurulmuş ve Kraliçe Laodike’ye adanmış (Seleukos İmparatorluğu, Makedonya İmparatorluğu’nun Büyük İskender’in ölümünün ardından parçalanması ile ortaya çıkan dört Helenistik İmparatorluktan bir tanesi).
Tüm imparatorlukta bolluk ve zenginliğin yaşandığı MS 2. yüzyılda, İmparator Hadrian’ın ziyaret ettiği Anadolu kentlerinden birisi olan Laodikeia ilerleyen yıllarda da imparatorlar tarafından korunmuş ve defalarca ziyaret edilmiş. Yeni Roma’nın (İstanbul) ilk mimarı diyebileceğimiz İmparator Septimius Severus adına yaptırılmış çeşmenin yanında durup önünden geçtiğimiz tüm sütunları, sütun başlarındaki motifleri, işçiliği bir kez daha hayran hayran seyrediyorum.
Gladyatör horoz kabartmaları
O da nesi? Kuzey Kutsal Agorası’nın batı giriş kapısındaki sütunlu galeride gezerken incelemeye başladığım bir mermer bloğun alt tarafı, zemindeki aynadan yansıyan ışıkla parlıyor. Mermer blok konsollarının arasında ters yönde görebildiğim kavga eden iki horoz kabartması 2007 yılında bulunmuş. Roma dönemine ait ve yaklaşık 2 bin yıllık bu kabartma, horoz dövüşlerinin çok eski tarihlerden süregeldiğini ve Roma döneminde yaygın olduğunu gösteriyor. Antik kentte, 2005 yılında da öten horoz kabartması ve sonrasında da gladyatör horoz kabartmaları bulunmuş.
Laodikeia kazılarında bulunan türlü türlü hayvan ve bitki figürlerinden bir diğeri olan lale figürü de, lale soğanın ana vatanın Anadolu olduğu yönünde bir gösterge kabul edilerek arkeoloji dünyasında ses getirmiş. Bu keşiflerden sadece bir tanesini görebilmiş olsam da tekrar gidip tek tek hepsini keşfetmek gerek!
Roma dönemi
Laodikeia MÖ 133 yılında Roma’ya bağlanmış. Bizans İmparatorluğu’nda Büyük Constantinus zamanından Hristiyanlığın serbest bırakılması sonrasında Anadolu’da inşa edilen ilk 7 kilisesinden birisine ev sahipliği yapan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropol seviyesinde 4. yüzyıl itibari ile Kutsal Hac Merkezi olma niteliği kazanmış. Halkı adına vahiy gönderilmiş ve İncil’de adı geçen Laodikeia Kilisesi’nin toprak altından çıkarılması ve restore edilmesi arkeoloji dünyasında büyük bir sevinç ile karşılanmış ve Laodikeia kazılarının önemi daha da artmış.
Tapınak kalıntılarını görmek için çıktığımız cam terastan bir bölümünü de olsa görebildiğimiz Kilise’de çalışmalar devam etmekte ve Ağustos 2017’de henüz kapalı idi. Uzaktan, nerede ise tüm zeminin ve duvarların mozaikler ve freskler ile kaplı olduğunu seçebildiğimz Kilise asma cam tabanlı bir köprü üzerinden ziyarete açılacakmış. Laodikeia’ya tekrar gitmek için önemli bir sebep!
Hac turizminin yanı sıra, kentin esas gelir kaynağı, şehirler arası kavşak noktasında ve su yollarının üzerinde olması sebebi ile ticaret olmuş, özellikle de Laodikeia’da yetiştirilen kuzguni renkli bir tür koyunun yünü ile üretilen dokumalar ile yapılan tekstil ticareti. Kazı çalışmalarında boyahane ile 4 bin yıl öncesine kullanılan dokuma tezgah ağırlıkları ve kumaş parçaları bulmuş. Yapılan araştırmalarda kumaşların boyanmasında elde edilen sistemin nasıl işlediği de açıklanmış.
Roma Su Yasası
Antik kentteki önemli keşiflerden bir diğeri ise Roma dönemine tarihlenen, 1900 yıllık blok mermer üzerine kazınmış su yasası olmuş. Anıt çeşmenin ön kısmındaki mermer blok 114 yılında yapılmış. 90*116 cm ebatındaki yazıt, antik kente 10 km mesafeden gelen suyun kullanım kuralları ve kurallara uymayanlara verilecek cezaları bildiren 14 maddeden oluşuyor.
Bu maddelerde, örneğin, su yoluna olası bir zarar verilmesi durumunda veya suyun kirletilmesine yönelik 5 bin denarius ceza uygulanacağı uyarısı var. Kaçak kullanıma karşı yapılan mührü açanlara da yine bu kadar bir ceza söz konusu. Ayrıca üst düzey yöneticilerin bazı kişilere göz yumması da 12 bin 500 denarius cezayı içeriyor.
Daire biçimli surlarla çevrili kentin caddeleri, isimlerini kapıların açıldığı yönlerden almış ve ileride Hieropolis (Pamukkale) Kapısı’na ulaştığınızda bizi çok güzel bir manzara karşılıyor!
7. yüzyıldaki büyük depremde kentin ve su yollarının büyük zarar görmesi, artan Arap akınları nedeni ile kentte yaşayan halk, biraz daha güneye, bugünkü Denizli Kaleiçi bölgesine ve Babadağ eteklerine taşınmış. 13. yüzyıl itibari ile tamamen Türklerin idaresine geçen yerleşim bölgesi gel zaman git zaman Ladik olarak anılmaya başlanmış.
22.08.2017
2 thoughts on “Laodikeia Antik Kenti”