Sol ayak bileğimde lateral malleol kırığı teşhis edildi ve bilekten dize kadar alçı ile sarıldı.
25 gündür evdeyim. İki hafta önce kendi evimden ailemin yanına taşındım. Bu sürede işe gitmiyor veya evden dışarı çıkamıyorum. Önümde yaklaşık 20 gün daha var.
İlk günkü stresi atlattıktan sonra bir ayağınızı havada taşımaya başladığınızı kabullenmek de biraz zaman alabiliyor. Nihayet, günlük hayatınızda ufak tefek değişiklikler yapmanız kaçınılmaz oluyor. Evde kaldığım süre boyunca günlük düzenimde ve dekorasyonda yaptığım değişiklikleri paylaşmak isterim.
Yürü yürü, koş koş!
İki model değnek varmış. Benim değneklerimi (kanadyen model) getiren arkadaşım tamamen sezgisel hareket etmiş olsa da iyi iş çıkarmış! Size uygun değnek seçimi ile ilgili olarak internette farklı makaleler bulabilirsiniz.
Değneğinizi nasıl daha rahat kullanacağınızı deneyerek öğreniyorsunuz. Koyu renkli kısmı kolunuzun arkasına gelmeli! Bir adım atacağım diye üşenip değneğinizi rastgele tutmamalısınız. Bu durumda, dengenizi kaybedip düşmeniz ve yeni bir kaza geçirmeniz an meselesi olacaktır!
Başlarda, merdiven inip çıkmak konusunda acemilik ve korkaklık çektim. Bu yaşa kadar defelarca düşmüş, dizlerimi kanatmıştım ama ilk kez hastanelik olmak hoşuma gitmemişti. İnsan bu kez daha daha temkinli olmak istiyor! Merdivenin başında dikilip aşağı doğru eğilince basamaklar gittikçe dikleşmeye başlıyor sanki! Tabi bu içgüdüsel tepkinin kaynağında yüksekliği birbirini tutmayan basamakların katkısı da azımsanamaz! Misal, bizim ofiste kimse çay ocağından çay veya kahve aldığında masasına kadar dökmeden getiremez. Maalesef ilk basamak nerede ise diz yüksekliğinde iken bir sonrakileri çifter çifter atlasan yeri!
İnternette bulduğum bu merdiven videosu ilham verici, izleyin moraliniz düzelsin 🙂
Uzak uzak yollar!
Görünmez kazanın üzerinden henüz bir kaç gün geçmişken Ankara’ya ailemin yanına mı taşınsam diye düşünüyorum. Seke seke nasıl etmeli, Ankara’ya nasıl gitmeli? İlk alternatif olarak, uçak ile bir saatte kolayca gidebilirim diye düşünüyorum. Böyle bir ihtiyaç durumunda bilet satın alma sırasında, görevliye bilgi vermeniz gerekiyor. Bu takdirde, uçakta boş yer olduğu sürece yanınızdaki koltuğa check-in yapılmıyor. Uçaktaki yolcu sayısının tabi ki bir garantisi yok. Boş yer kalmamış olsa bile kabin içinde uygun bir yer değişikliği talep edebilirsiniz. Veya koridor tarafında, ayak altına tabure verilmesi gibi yardımların mümkün olabileceği de söyleniyor.
Gel gör ki, normal şartlar altında bile bir saatlik uçuş sırasında ayaklarımın şişmiş olduğunu, uçaktan inip de metroya binene kadar havalimanında çıplak ayakla yürüdüğümü hatırlarım. Evden havalimanına ulaşım, güvenlik kontrolleri, havalimanından eve varış ve ayakta kalacağım süreyi düşününce bu ihtimalden vazgeçiyorum.
Henüz koltuk değneği ile kendimi taşımakta da çok başarılı değilim. Kollarım da en az ayağım kadar ağrıyor.
Bir yere yetişmek gibi bir endişem olmadığına göre otobüs alternatiflerine bakıyorum. Evden otogara, otogardan eve kadar ulaşım (artı köprü trafiği) ortalama yedi-sekiz saat sürebilecek sarsıntılı bir yolculuk da fena halde gözümü korkutuyor.
Son karar olarak, fizyoterapist bir arkadaşımın önerisini dinliyorum. En azından bir kaç gün daha evde kalmaya, fazla hareket etmemeye karar veriyorum.
1 Mayıs kutlamaları sırasında şehir içi toplu taşıma seferleri azaltılmış ve yakalar arası seferler iptal edilmiş. Yine de izin günlerinde beni ziyarete gelen arkadaşlarıma çok teşekür ederim. Özellikle ilk günlerde sık sık arayan, beni yalnız bırakmayan, yemek getiren, market alışverişi yapan tüm arkadaşlarıma çok teşekkürler!
Evim evim güzel evim!
Evde oturacak iseniz yerde kayıp duran halıyı bir kenara toplayarak işe başlamalısınız. Önümüzdeki altı hafta süresince süslü bir evden ziyade yere sağlam basan tek ayağınıza daha fazla ihtiyacınız olacak!
Hazır konu açılmışken, masa örtülerini de gözden çıkarabilirsiniz. Bir sandalyeye kendimi, diğerine ayağımı oturtmaya çalışırken diğer yandan da örtünün altından mesafeyi kontrol edebilmek pek kolay değil.
Tekerlekli ve kolayca itip çekerek hareket ettirebildiğiniz bir sehbanız, masanız veya tabureniz varsa hemen yanınıza çıkarın. Çok işinize yarayacak.
Koltuklarınızı süsleyen renk renk yastıklar için de hareket vaktidir. Otururken veya yatarken alçılı bacağınızı yüksekte tutmanız daha fazla şişmemesi için faydalı olacaktır.
Altında kaydırmaz olan çorabınız veya terliğiniz var ise ne ala! Yok ise en cafcaflısından bir çift edinmenizi öneririm. İyi yanından bakarsak, bir çift çorabı aslında iki seferde kirleteceğiniz için daha az çamaşır yıkamanız gerekecek!
* * *
İlk günlerde cepli kıyafetler giymeseniz daha iyi. Henüz değnek ile bedeninizi taşımakta ve dahası değneğin yönünü ayarlamakta zorlanırken kolçaklar o ceplere takılmaz mı! Yeni bir ev kazasına karşı hazırlıksız yakalanmayın.
Tüm gün otur otur da zaman geçmiyor. Bir kaç saat sonra beliniz, sırtınız ağrımaya başlar. Elinize kolunuza kuvvet kalkıp evin içinde gezinin, buzdolabını açın, bir elma alın. Peki bir elinizde elma, iki kolda değnek ile televizyonun karşısına kadar nasıl gidilecek? İşte ilk günlerin on puanlık teknik sorusu!
- Şortunuzun büyük bir cebi yok mu?
- tişörtün belini kanguru karnı misali kıvırıverdiğinizde ufak tefek şeyleri taşımak için uygun olur.
- Dengenizi bozmayacak ağırlıklar için küçük bir poşeti değneğinizin kolluğuna geçirilebilirsiniz.
- Zaman içinde kol değneğinizi buz hokeyi sopası olarak kullanma becerisi de gelişecek.
Bu kadar yorulduktan sonra koltuğa oturduğunuzda ne yapacaksınız? Evde zaman nasıl geçer?
İlk günler televizyon izlemeyi denemiş olsam da pek faydasını göremedim. İlerleyen günlerde yeni konfor şartlarına alıştıkça kitap okumak, dergi karıştırmak, blog yazmak, elişi yapmak, örgü örmek veya masaya oturup yap-boz (puzzle) yapmak gibi hobiler daha ilgi çekici geliyor. Evde geçirdiğiniz günlerin de anısı olur!
Ne yemeli, ne içmeli?
Bana sorarsanız, rutin günlük hayatınızda tükettiğiniz kalori miktarını azaltmakta fayda var. Önce iki ayağınız yere basarken harcadığınız enerjiyi ve günlük yiyip içtiklerinizi düşünün. Sonra da tüm gün evde oturup ayaklarınızı uzatırken ihtiyacınız olan kalori miktarını düşünün.
Evde hareketsiz otururken hareketsiz güç kaybetmenizin yanı sıra kilo alacak olursanız ilerleyen günlerde sizi taşıyacak olan kollarını ve elleriniz daha da çok ağrıyacak demektir. Tercih sizin!
Sigara içiyorsanız şimdi bırakın. Alçıdan öngörülen sürede ve iyileşmiş olarak kurtulabilmek istiyor iseniz kemik sağlığı ile ilgili makaleleri ve araştırmaları okumalısınız.
Çay, kahve, çikolata gibi uyarıcı gıdalar ve aşırı şeker tüketimi iyileşme sürecini olumsuz etkiler.
Günlük hareket miktarınız aniden azaldığı ve sınırlandığı için sindirim sisteminizin adaptasyonu da zaman alacaktır. Ben kuru kayısı gibi posalı gıdalar ile takviye etmeye çalıştım. Farklı probiyotik takviyeler de işe yarayabilir.
Her derde deva ilikli kemik çorbası, bu hastalığın da olmazsa olmazı. Öyle ki, bu kaza bahanesi ile annem de atmış yaşında yeni tarifler keşfetti.
Koyunun sırtındaki veya dananın bacağındaki yani içinde ilik olan kemiklerin kaynatılması ile yapılan bu yağlı çorba bence gayet lezzetli ve uzun süre tok tutuyor. Her zaman yenebilir ama ölçüyü kaçırmamak gerek!
* * *
İlaç kültürüm olmadığı için eczaneden aldığımız ilaçların prospektüslerini okuyor ve eczacının kutuların üzerine yazdığı gibi tok karna içiyorum. Sabah aç karna bir mide ilacı (yoğun ağrı kesici kullanımı mideye zarar verirmiş), öğlen ve akşam da tok karna birer ağrı kesici.
İlk günlerin stresi ile gün içinde işe gitmiyor hatta evden çıkmıyor oluşumun bilinç altında açtığı boşluğu ağrı kesicilerin uyku etkisi dolduruyor. Tuvalete gidip gelmek bile yarım saat sürerken günler hızla akıp geçiyor. Evde tek başına kaldığım ilk haftanın sonunda uyku düzenim bozuldu. Günleri karıştırmaya başladım.
Onuncu gün muayenemde doktor ne kadar ağrım olduğunu soruyor. Beni pek şikâyetçi görmeyince başka bir şey demiyor. Ben de ağrı kesici ilacı günde bir veya sadece ağrım olduğunda içmeye başlıyorum.
25. günde muayeneye gittiğimde ise doktor bu konuda bir şey sormayınca ben soruyorum: Doktor bana ağrı kesici ilaç vermişti ama pek içmiyorum. Ayağımda ödem olur mu?
Doktor “olmaz” diyor. Hatta, fazla ağrı kesici içmek kemiğin kaynama sürecine de olumsuz etki edermiş. Bu konuyu doktorunuza danışın ve çok ağrınız yoksa şeker gibi ilaç içmeyin! Zira, derinden gelen ince bir sızı alçı çıktıktan sonra da bir kaç ay devam ediyor. Tabi bu kötü his psikolojik kaynaklı da olabilir.
Banyo zamanı!
Siz siz olun en sık rastlanan ev kazasına kurban gitmeyin. Yere basan tek ayağınız ile ıslak zeminde daha da dikkatli olun.
Benim “büyük beyaz” Çapa Tıp Fakültesi’nin acil servisinde sarılıp sarmalanmış sıradan beyaz alçı olduğu için su ile temas ettiğinde renk değiştiriyor. Kırık tedavisi için “amerikan alçı” olarak da bilinen sentetik bir alçılama metodu daha varmış. Bu yöntemin yüksek fiyatı yanı sıra hafiflik ve su geçirmezlik gibi artıları varmış.
Bugünlerde her sabah uyanıp duş almak istiyor olsanız da önce biraz düşünmeniz gerekecek. Duş alırken siz tek ayak üzerinde iken alçılı ayağınızın yüksekte durması ve daha da önemlisi ıslanmaması gerekecek. Özellikle ilk günlerde tuvalate gidip gelene kadar bile şişmiş, mosmor olmuş parmaklarınızı görünce duş alma isteğiniz de azalacak.
Hele ki lüle lüle saçlarımı uzun uzun yıkayacak gücü kendimde bulamayacak ve hafta sonu ziyarete gelen bir arkadaşımın yardımı ile kuaföre giderek saçlarımı kısacık kestiriyorum.
İlk iş, alçılı bacağınızı çöpe atmalısınız! Bacağınızın boyuna uygun bir çöp poşeti ile ayağınızı ve tüm bacağınızı ıslanmaktan koruyabilirsiniz. Alçının etrafını güzelce paketlemiş olsanız bile benim gibi tam banyodan çıkacakken dengenizi kaybedip havadaki ayağınızı küvetteki su birikintisine daldırabilir veya elinizde kıvrılmış sifonu alçılı bacağınıza düşürebilirsiniz.
Acele etmeyin ve panik yapmayın. Önce ayağınızı iyice yukarı kaldırın ve havuz misali içeride birikmiş su dışarı aksın. Saç kurutma makinası ile alçınızı da kurutabilirsiniz. Alçının suyu emmiş olma miktarına bağlı olarak birkaç saat boyunca nem durumunu kontrol etmek faydalı. Pamukta kalan nem, kaşıntı ve koku yapabilir.
10. gün muayenesi:
Bu sabah kardeşim ve eşi Ankara’dan geldiler. Gün içinde bana yardımcı olacak ve sonrasında beni Ankara’ya götürecekler.
Geçen haftadan bugün için aldığım randevu kağıdında sabah saat 8 yazıyor. Dün internetten baktığımda saat 14:30 yazıyor. Telefon ile çağrı merkezine ulaştığımda görevli hanım “kağıda göre gelin, sistemde hata var” dedi. TV’deki kamu spotlarını da dikkate alıp “beni bekleyen doktoruma” muayene olmak üzere saat 07:50’de hastaneye gelidik ama yine sıradayız.
Meğer herkes için randevu saati sabah 08 olarak veriliyormuş ve vardiyadaki 4 doktor listedeki isim sırasına göre tüm hastalara bakıyormuş. Saatlerin 8’i göstermesi ile birlikte hasta başına ortalama iki refekatçinin olduğu bir ortamda kavga kıyamet! Yok ilk ben geldim, yok ben geceden geldim. Aman ben akıllıyım, ben daha torpiliyim!
Bir kaç dakika sonra randevu gişesine gelen görevli hanımın sesi neyse ki daha yüksek çıkıyor ve az önce fırsatçılık yapmaya çalışanların aslında bugün için bir randevusu bile olmadığı anlaşılıyor.
Doktorlar saat 9’a doğru poliklinik muayenesine başlıyor. Nihayet sıra bana geliyor. Alçılı ayağımın sağdan ve soldan röntgenleri çekiliyor. “Alçı beş hafta daha kalacak, bir aylık bir rapor vereceğim. İki hafta sonra tekrar görelim”.
Kardeşimin öğleden sonra katılması gereken bir toplantısı var. Dün gece de uykusuz kalmış olmasına rağmen öğle yemeği bile yemeden yola çıkıyor ve tek mola ile Ankara’ya gidiyoruz. Bolu Dağları’na bahar gelmiş ve her yer yemyeşil olmuş. Bu süreçte öğrendiğim en değerli şey, gördüğüm güzellikler için şükretmek oldu. Bakıp da göremeyenlerin durumu ne kadar üzücü!
günlerin getirdiği: Sosyal medya çok yaşa!
4. gün: “oh eve gitsem de ayaklarımı uzatsam” mı diyorsun, bir daha düşün! Hopla, zıpla, bağdaş kur!
7. gün: Sadece 3 hafta kaldı! – Henüz kendimi çocuk sanıyor ve bir ayda iyileşebileceğimi sanıyorum.
9. gün: Kan şekerim dalgalı, akşam yemeğinden sonra bir iki saat resmen üşüyorum.
16. gün: Bugün on basamak inip çıktım, çok mutluyum!
17. gün: Dağ bayır gezebilmeyi, çimlerde çıplak ayakla yürümeyi ve spora gitmeyi özledim.
18. gün: Büyük Beyaz ve benekli çorabım güneş keyfinde!
Mayıs ayı ortasını geçtik ve havalar yeni yeni ısınmaya başladı. Balkonda ayaklarımı uzatıp keyif yapabiliyor ve kemiklerimi ısıtıyorum. Yaşasın D vitamini!
Balkon sandalyesini sürükleyerek dışarı çıkarmaya çalışırken bir an dengemi kaybettim ve düşmemek için alçılı ayağımın üzerine bastım. İki ayak üzerinde durmak nasıl bir his unutmuşum! Bir kaç gece önce rüyamda, iyileştiğimi ve değnekler olmadan yürüyebildiğimi görmüştüm. Bir kaç adım atıyordum ama bir gariplik vardı. Alçılı bacağım uzamış ve yürürken topuklu ayakkabı giymişim gibi ses geliyordu. Ayağımın altına baktığımda kaval kemiğimin uzayıp tabanımdan dışarı çıktığını ve ben değnek kullanmak yerine o kemiğe basarak yürüyebildiğimi anlıyorum. Sabah çok mutsuz bir şekilde uyandım. Bu kötü rüya öyle içime işlemiş ki alçı ile sarılı da olsa kazaen ayak tabanımı hissetmek beni mutlu etti.
* * *
Bazı kırık tiplerinde, özellikle topuklu şekilde alçı yapılıyor ve tedavi süresince hastanın ayağı üzerine basması isteniyor. Benim ise basmamam gerekir. Daha dikkatli olmalıyım!
25. gün: Büyük Beyaz doktorda!
Bugün, Ankara’da eve yakın bir devlet hastanesi’nin ortopedi servisinde randevum var. Çapa’da çekilmiş ilk röntgen filmleri ile karşılaştırmak mümkün değil. Doktor, kemiğin kaynamaya başladığını ve 6. hafta sonunda tekrar muayene ederek alçıyı çıkarabileceğini söylüyor. Sonrasında da fizik tedaviye başlayacakmışım.
Bu günlerde alçılı ayağımın parmak araları soyulmaya başladı. Ölü deri kendini atıyor.
27. gün: Rüyamda bile ancak değnekler ile yürüyebiliyorum!
30. gün: Büyük Beyaz ile bir ay geçti, küçük parmağımı görmeyi özledim.
İlk ayın sonunda
Ayak parmaklarımın üstü de soyulmaya başladı.
Sağ ayağım son bir aydır iki katı yük üstlenmiş olduğu için taban derisi kalınlaştı ve sertleşti. Kese yapmak istiyorum!
Alçılı ayağımda sağlıklı kan akışı olmadığı için tırnaklarım uzamıyor. Bu dönemde tırnakların kalınlaşması da olası imiş.
Çevremden duyduğuma göre alçılı bölgenin kaşınması beklenirmiş. Pamuklu sargı bezi, havasız ve nemli kaldığı için cildi tahriş ediyor olabilir. Bu da kaşıntı yapacaktır. Ben yaşamadım. Bu tarz şikayetleri önlemek için uzun süreli veya kalçaya kadar tam alçı gerektiren tedavilerde, alçılamadan önce bacağa özel bir çorap giydiriliyormuş.
İlk günden itibaren alçılı ayağımı yüksekte tuttuğum, yatarken bile altına yastık koyduğum için bende fazla miktarda ödem veya ödem kaynaklı ağrı şikayeti de olmadı.
Kaşıntının diğer bir nedeni de yaralı bölgeyi iyileştirmek üzere oluşan kılcal damarlarda kan akışının başlaması ve dokunun canlanması imiş. Bendeki durum “basit kırık” statüsünde olduğu ve kazadan sonra kısa süre içinde alçılanıp sabitlendiği ve hareketsiz koruma altına alındığı için fazlaca doku hasarı oluşmadı.
İlk günlerde tuvalete gidip gelene kadar şişen ve mosmor olan ayak parmaklarım bir kaç hafta sonra daha rahatlar. Şiş indikçe alçı içinde hareket edebiliyor ve daha az şişiyorlar. Doktorun dediğin göre morarma ve ödem hali alçı çıktıktan sonra da bir süre devam edebilir ama zamanla azalırmış.
43. gün doktor randevum var. Röntgene ben de bakıyorum. Alçı içindeki bacağım hayli şekilsiz ve ayağım kare gibi görünüyor. Kırığın olduğu yerde yani tam da ayak bileğimin kenarında ince bir beyazlık var sanki. “burası mı yeni kemiğim?” diye soruyorum. “Evet, orası. Kaynamaya devam ediyor.”
Alçı bugün çıkacak olsa da iyileşme süreci bir ay daha devam edecek. Dikkatli olmak lazım!
* * *
Kaynama noktasında ufak bir kayma görünüyormuş. “Muhtemelen alçı sararken olmuştur. Yürürken farketmezsin, önemli bir sorun değil” diyor. Doktor bana detaylı bilgi mi veriyor yoksa beni teselli mi ediyor ayırt edemiyorum. Kafamın içinde hızlıca son altı haftanın ve özellikle ilk akşamın muhasebesini yapıyorum.
- Ayağınız veya herhangi bir ekleminiz bugüne kadar aniden şişmemiş olabilir. Bir kaç dakika içinde aniden şişmeye başlar ise herhangi bir acı hissetmeyebilirsiniz. Sadece burkulmuş olduğunu düşünseniz de üzerine basmaya çalışmayın.
- Ayağa kalkma refleksinize göz yuman bir yakınınız hatta spor eğitmeniniz dahi olsa temkinli olun. Zira, aynı gün aynı derste benden sonra bir kişi daha düşerek sakatlanmış Ben soyunma odasında acı çekerken ortalıkta olmayan yetkililer ikinci sakatlanmanın ardından alarma geçip sakatlanan üyeyi kabaca muayene etmiş ve hastaneye yönlendirmişler. Spor salonları özellikle ders sırasında yaşanan bir problem ile ilgili olarak sorumluluk taşır. Ben bu hukuki olasılıkları acı çekerken düşünmedim. Olaydan bir kaç gün sonra konu ile ilgili olarak hukukçu arkadaşları ile ve spor salonundaki yetkililerle konuşmuş bir arkadaşım bana aktardı. Olay anında bir tespit yapılmamış ve kayıt tutulmamış olduğu için benim açımdan konu, sözleşmemin rapor süresince dondurulması ve devamında bir kaç ay hediye üyelik teklif edilmesi ile kapanmış oldu.
- Bindiğiniz taksi trafik nedeni ile hastane kapısına yanaşamıyor olsa da iki adım da olsa yürümeye çalışmayın, trafik açılana kadar bekleyin.
- Acil kapısında beklerken kalçalarını ovarak dolanan teyzeler her zaman olacaktır. Siz ağrıya katlanabilir olsanız da seke seke kapı kapı dolaşmaya çalışmayın. Sizi yalnız görüp kabalıkta sınır tanımayan kayıt görevlilerine pabuç bırakmayın. Ukala veya asabi olmak kimseye fayda sağlamaz ama özensiz yapılan bir alçılama sizi topal bırakabilir.
- Ortopedi Polikliniği Acil girişlerinde tekerlekli sandalyeler oluyormuş. Nerede ise sorup bulun ve kullanmaktan çekinmeyin.
- Eve varınca asansörden kapıya kadar zıplamak pek fayda sağlamıyor. Yavaş ve emin adımlarla sakin sakin gidin ve evde fazla dolanmadan yatıp uyuyun.
* * *
Doktor gözlerimin içine bakarak anlatmaya başlıyor:
Bugün alçının çıkarılması için kayıt açacağım ve sen alt kata ineceksin. Alçı çıktıktan sonra bir süredir üzerine basmadığın için kasların zayıflamış olacak. Hareket edemeyeceksin, tamam mı?
Kol değnekleri ile yürümeye devam et. Bir kaç gün sonra yavaş yavaş, tam basmadan sol ayağına da yük vermeye başla. 20 günlük bir rapor yazıyorum. İki hafta sonra muayeneye gelirsiniz ve gelişmeye bakarız.
Alt kata iniyorum ve hasta bakıcı sedyeye oturmama yardım ediyor. Alçıyı yuvarlak başlı ufak bir elektrikli testere ile baştan ayağa kesiyor. Altındaki sargı bezlerini de makas ile kesiyor ve alçıyı yanlara doğru gerdirilerek açıyor. İçimden bir ses bacağımı çekip çıkarmamı söylüyor. Yapamıyorum. Sanki bacağım sözümü dinlemiyor. Hasta bakıcı acele etmememi ve alçı yeterince açılınca yardım edeceğini söylüyor.
* * *
Spor salonunda yaptığım dikkatsiz bir hareket ile düştüm ve sol ayak bileğimi kırdım. İlk gün yaşadığım adaptasyon sürecimi bu yazımda ve altı haftalık alçı tedavisinin ardından tekrar desteksiz yürüyebilmem için geçecek üç haftalık süreci ise bu yazımda okuyabilirsiniz.
2013
Merhaba,
Bu blog, günlük yaşamımı aksatan bir kaza neticesinde yaşadığım deneyimimi paylaşmak amacı ile kaleme alınmıştır.
Herhangi bir tıp eğitimim veya yetkinliğim bulunmuyor.
Bu nedenle, okuyucuların bu tarzda sorular içeren yorumları engellenmektedir.
Kazasız ve sağlığımızın, aldığımız nefesin kıymetini bileceğimiz günler dilerim. Geçmiş olsun.
Merhaba seda hanım bende sizin gibi kaza geçirdim ayağım kırıldı Ameliyat oldum Platin takıldı 2 tane k teli 2 tane kalıcı redüksiyon ben otobüs ile ışe giderken önümüze bir araç cıktı ağır fren yapınca Herkes düştü bende düştüm BENİM üzerime kadın düştü orda malleol kırığı oluştu çok zor bi süreç gerçekten sabır istiyen…bugün 34 gündür yatıyorum 4 gün önce alçı çıkartıldı yalnız benim ayağım ameliyatlı olduğu için yarım alçı yapıldı çünkü arada pansuman yapıldı ayağıma spor hareketleri verdi küçük küçük hareketlerdi sağa sola doğru hafif hafif oynatma gibi bende çalışıyorum rapaorluyum 30 bi aldım 20 gün bi verdi doktor bundan sonra ki akibetim ne olur bilmiyorum arada kalsamda yani oturma pozisyonunda biraz durabiliyorum lavaboya gidebiliyorum değnekler yardımı ile fakat yatmaktan inanılmaz sıkıldım Psikoloji kalmiyo gerçekten bu arada şunu anladım rabbim kimseyi yatalak yapmasın gerçekten inanılmaz zor bir durum bu süreci inşallah kolay atlatabilirim ne zaman bascam ne zaman yürüyen çok merak ediyorum sizede tekrar tekrar geçmiş olsun allah’a emanet olun.
Merhaba 25.08 te burkuldu benimde 42 gün kaldı alçı. Iki hafta bitti fizik tedavide. Lateral malleol çatlağı ayrılmamış kırık yani.sol değneği atma çabam 4 gün surdu birazda kaygı problemim var dedi doktorum.Evde birileri var iken elimden geldiğince gidiyorum sol degnekle güven veriyor .Karıncalanma bilekte ağrı yorunca bilhassa bilekte ödem kısmen morluk bendede oluyor. Kaygıdan sağ değneği atmamda uzun sürecek. Bana yardımcı olursanız size ulaşabilirsem seda hanım. Teşekkür ederim .sevgiler.
Merhabalar 24 mayıs 2018 de lateral malleol kırığım oldu. Ayağımı kırdığım gün başıma gelen nedir diye Google’a sordum. Ve o gün bu gündür bak şu gün söyle olmuş beni bu bekliyor gibi şeyler için sizi takip ediyorum. Ancak ben de bir terslik oldu. Yürümeyi unutmuşum resmen. Ve kireçlenme gibi birşey olmuş. Eklemlerim hayata küsmüş. Hala 2 koltuk değneği ile yürüyorum. Fizik tedaviye gittim. Tedavi planladılar. Mesela bir o ayak bir bu ayak aşamasındayım size göre ama benim kırık ayağım buna müsade etmiyor. Çok geçmiş olsun. Bu yazıyı iyi ki yazdınız. Şu an ayağınız nasıl? Oh be giyeceğim gün yakın mı ☺️ En azından benim alacağım “arpaboyuyol” a ışık tuttuğunuz için minnettarım. Sevgiler
Merhaba, tabi ki iyileşeceksiniz! Kendi adıma, kazanın ardından beş yıl geçmiş ve ben de hiç bir hatırası kalmadı. Siz vücudunuza ne kadar özen gösterirseniz o da size karşılığını veriyor, endişe etmeyin. Çok geçmiş olsun 🙂
Çok geçmiş olsun, darısı başıma. Şu an benim durumumu anlatmışsınız. Ben de tam 27 Nisan’da düştüm, ameliyat oldum. Evde yatıyorum şu an. Basmak için gün sayıyorum.