Ana sayfa » Phaselis Antik Kenti
Phaselis su kemeri

Tekirova merkezine varmamız öğle saatini geçiyor. Tekirova’nın girişi, meydana kadar devam eden cadde ferah ve şık görünüyor. Hafta sonu olmasına karşın açık olan bir esnaf lokantasında güzel bir yemek yiyoruz. Bugünkü son durağımız Phaselis Antik Kenti olacak. Günümüzde, bu bölge tarihi öneminden ziyade korunaklı kalmış plajları ile tanınıyor.

Phaselis Antik Kenti, Likya coğrafyasında kalan son durağımız olacak. Günlerin getirdiği aşinalık ve biraz da yorgunluğun etkisi ile kentte hızlı bir gezi yapıyoruz. Dönüşte yaptığım okumalara ve araştırmalara bakarak Phaselis antik kenti ve doğasına koca bir gün ayırmanızı önerebilirim. Fotoğrafçılık ile ilgileniyor iseniz, öğleden önce denizden yükselen güneşin yumuşak ışığını yakalayabilirsiniz!

Kent coğrafyasında, eş zamanlı olarak farklı çalışmalar yürütülüyor. Arkeolojik, ekolojik ve botanik gibi temel uzmanlıklara ayrılan çalışmaları online olarak bu sayfadan takip edebilirsiniz. Sayfada, kent tarihçesine ve çeşitli başlıklarda yayınlanmış akademik tez çalışmalarına da yer verilmiş.

Phaselis ekibinin çalışmalarını araştırırken özellikle birkaç proje oldukça ilgimi çekti. Kentin geçmiş tarihi hakkında okuduklarımı anlatmadan önce, geleceğe dönük bu projelerden bahsetmek isterim.

Phaselis tiyatrosu
Phaselis tiyatrosu

Apollo’dan Athena’ya Antik Kentler Endemik Çiçekler Projesi

Basın açıklamalarında, dünyada, özellikle Antalya ve Toroslar coğrafyasında yayılım gösteren 250 bitki içinde 73 tanesi farklı nedenlerle yok olma tehditi altında olduğundan söz ediliyor. Proje bu türler içinde, seçilmiş beş popüler kent ile eşleşen beş bitki türüne odaklanıyor.

Öyle ki, antik dönemde şifa kaynağı olarak toplanmış bu bitkileri motif olarak da şehir kapılarında, lahitlerde veya farklı rozetlerde görebiliyoruz. Bu çiçekler de hayat döngüsü içinde, kimi zaman ismini aldıkları antik yerleşimler gibi günümüze ulaşmayı başarmış!

Proje sayesinde, tehdit altındaki bu endemik bitkilerin öncelikle eşleştikleri kent bünyesinde korunması, tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanıyor.

Çalışmalara 2019 yılında başlanmış ve öncelikle detaylı arazi araştırmaları yapılmış. Bitkilerin yetişme alanları ve şartları net olarak tespit edilmiş. Bölge sorumluları, çevre koruma konusunda etkili ve yetkili bölge sorumluları, kazı ekipleri ile paylaşımlar yapılmış.

Söz konusu beş antik kent ve bitkiler şöyle sıralanıyor:

  • Phaselis Antik Kenti’nde Lathyrus Phaselitanus (Faselis burçağı),
  • Perge Antik Kenti’nde Alkanna Macrophylla (Hava civa otu),
  • Side Antik Kenti’nde Orobanche Sideana (Canavar otu),
  • Aspendos Antik Kenti’nde Himantoglossum Montis-tauri (Toros orkidesi)
  • Termessos Antik Kenti’nde de Colchicum Baytopiorum (Baytop çiğdemi)

Peki ya, bitkilerin Latince isimleri ile eşleştikleri kentler arasındaki isim benzerliği dikkatinizi çekti mi? Bir ipucu da antik dönem yapılarındaki süslemelerde ve rozetlerde gizleniyor. Tiyatro sahnesini veya lahitleri süsleyen çiçek motifleri aynı zamanda antik dönem bitki örtüsünü yansıtıyor!

Antalya’da ve Atina’da eşzamanlı olarak yürütülmekte olan projeyi “Antalya Orkidelerini ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Derneği – ANTOK” sayfasında takip edebilirsiniz.

Phaselis Hadrian Kapısı ve dekoratif motif işlemeleri - Güney Liman
Phaselis Hadrian Kapısı ve dekoratif motif işlemeleri – Güney Liman

Phaselos Projesi: “Antik Fasülye” ile Phaselis-İskenderiye Ekspedisyonu

Projenin destekçileri arasında 360 Derece Araştırma Grubu’nun da anılması ilgimi çekiyor. Daha önce Urla limanında görme fırsatı bulduğum, Foça-Marsilya seferine çıkan gemi gibi birkaç deneysel arkeoloji projesinde daha bu grubun imzası bulunuyor.

Phaselos Projesi ile antik çağ teknolojisi kullanılarak “Phaselos” isimli bir gemi inşa edilmesi planlanmış. Ardından bu yelkenli geminin yine antik çağda olduğu gibi Phaselis-Mısır arasında bir sefere çıkması arzu ediliyor.

Geminin tasarımında Phaselis coğrafyası ile özdeşleşmiş ve endemik bir bitki türünün meyvesinin şeklinden esinlenilmiş. Gemi tasarımı antik dönem mozaikleri gibi farklı kaynaklardan yararlanılarak tamamlanmış. 2013 yılında, 600 kişilik bir yelkenli maketi ortaya çıkarılmış. Bu tarihte yayınlanmış son kaynakta, bir sonraki adımda, gemi replikasının yine antik çağ üretim esaslarına uygun şekilde sedir ağacından imal edileceğinden bahsediliyor.

Projeye ismini veren çiçekli bitki, baklagiller ailesine ait ve literatürde “Lathyrus Phaselitanus” şeklinde anılıyor. Bu endemik ve nadide bitkinin Latince ismini de antik yerleşkeden almış olduğu aşikâr! Projede tasarlanan yelkenliye de yine bu bitkinin ailesine gönderme yapılarak “antik fasülye” lakabı yakıştırılmış.

Maalesef bu projenin akıbeti hakkında 2013 sonrasında, güncel bir bilgi bulamadım.

Antik dönem parfümü ve aromatik yağ üretimi

Bu proje için flora, biyoloji ve kimya gruplarının bir arada çalışması öngörülüyor. İşbirliği neticesinde, Phaselis’te antik çağda çok ünlü olan gül ve zambak özlerini içeren parfüm ve yağ üretilmesi planlanmış.

Antik dönem kaynaklarında Phaselis coğrafyası gülleri ve gül yağı ticareti ile de adından bahsettiriyor. Bölgedeki gül yağı ve zambak üretimi önemli ihracat kalemleri olarak kayıtlara geçmiş. Farklı kaynakların aktardığı bilgilere göre, ticareti yapılan gül yağının Phaselis’de yetiştirilen gül yaprakları ile yine Phaselis’de üretildiği anlaşılıyor. Günümüzde de önemli rakamlara karşılık gelen bu üretim sürecinin antik kente yüksek gelir sağladığı düşünülüyor.

Phaselis Agorası ve Tahtalı Dağ (Olympos) manzarası
Phaselis Ticari Agora ve Tahtalı Dağ (Olympos) manzarası

Antik kentin modern dünyaya ilanı

Kentin tarihte bilinir yerleşimi MÖ 7. yüzyılda Rodosluların yerleşimi ile başlıyor. Efsaneye göre, Rodoslu Lakios ve kardeşinin yolculuğu bir kehanet ile başlıyor.

Türlü badireleri atlatıp koya ulaşan Rodoslu sömürgeciler topraklara yerleşmek için yerli halk ile savaşmamış. Yanlarındaki arpa ekmeğini veya tuzlu balığı vermeyi teklif etmiş. Çoban Kylabras, tuzlu balığı alarak topraklarını terk etmiş. Phaselis kentinin ismi de o günden itibaren daima ticaret ile anılmış.

Phaselis ilk kez 1811 yılında İngiliz Kraliyet Donanması Kaptanı Beaufort’un Güney Anadolu keşif seferi sırasında modern dünyaya tanıtılmış. İlk yüzey araştırmaları, 1838’de İngiliz arkeolog Fellows tarafından yapılmış. Fellows bu çalışmasında, bugün Liman Caddesi olarak bildiğimiz yapıyı Stadyum olarak tanımlamış. Sonraki yıllarda kente gelmiş olan George Bean ise, orta Likya bölgesinde kalan Kadyanda kentinden bahsederken, stadyum yapısı hakkında Phaselis’deki Liman Caddesi’ni anımsattığını yazmış.

Phaselis kalıntılarındaki en önemli çalışma ise 1980’lerin başında Antalya Müzesi çatısı altında yürütülmüş. Halen devam etmekte olan yüzey araştırmaları ise 2021’de başlamış. Antik kent ve doğal çevresi Beydağları Milli Parkı kapsamında korunuyor. Zira, kent çevresi kötü kalpli insanlar tarafından çıkarılan yangınlar veya kaçak kazılar ile tahrip ediliyor. Ne doğaya, ne tarihe ne de kendi varlığına saygısı olmayan bu kötü kalpli kişilerin “kampçılar” şeklinde haberlere yansıması acı verici!

Phaselis Antik Kenti tarihi

Phaselis bilinen tarihi boyunca kesintisiz olarak farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Farklı kültürlerden etkilenmiş ve bu başlıklar altında değerlendirilmiş. Beylikler döneminde (MÖ 545-360) Pamfilyalı komşularına yakın durmuş.

MÖ 5. yüzyılda Pers işgaline karşı kurulan Grek kent birliği Attika-Delos Deniz Birliği’ne katılmış. Phaselis kentinin birliğe finansal katkısı Efes kenti ile kıyaslanıyor. Bu ödemeler, komşusu Likya kentlerine oranla gelir seviyesinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.

MÖ 4. yüzyılda Karyalı Satrab Mausolos’un iradesi altına girmiş. MÖ 362’de Likya Kralı Perikle tarafından kuşatılmış.

Anadolu seferine çıkmış olan Büyük İskender, MÖ 334 kışını kentte dinlenerek geçirir. İskender’in Phaselisli elçiler tarafından altın bir taç ile kente davet edildiği; İskender’in kentin zenginliğinden etkilendiği için kentte kaldığı veya Phaselis’i saran ormanlarda avlanan askerlerin zakkum ağaçlarından yaptıkları ok ile zehirlendikleri ve iyileşme sürecinde kentte konakladıkları söylenir.

Mö 167’de Likya Birliği’ne katılmış ve birliğin zengin bir küçük kardeşi olarak görülmüş.

MÖ 42’de Roma egemenliğine girmiş. Roma’nın ihtişamı ile son dönemde uğradığı korsan saldırılarının gölgesinden sıyrılmış ve yeniden zenginlemiş.

130 senesinde Roma İmparatoru Hadrian kente gelmiş. İmparator onuruna gösterişli bir kent kapısı inşa edilmiş.

5.-6. yüzyıllarda Phaselis’de Doğu Roma (Bizanslılar) hakimiyeti devam etmiş. Bu dönemde hem salgın hastalıklar hem de komşu Attaleia (Antalya) kentinin gün geçtikçe ön plana çıkması neticesinde Phaselis küçülmeye başlamış. 451 yılında Kadıköy Konsülüne katılan kentler arasında anılıyor olması Phaselis’in hala önemli bir kent olduğunu gösteriyor.

10. yüzyılda, kentteki çoğu yapı depremler nedeni ile yıkılmış ve kalıntıları Attaleia surlarının inşasında kullanılmış.

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde ise şehir yavaş yavaş terkedilmiş.

Kentin ismi de halkları gibi çeşitli köklere bağlanıyor. Kent isminin Sami dilinden türediği ve “tanrıların koruduğu” anlamına geldiği veya “deniz kentçiği” anlamında, Luvice “Passala” kelimesinden ileri geldiği ileri sürülüyor. Kentte ağırlıkla bulunan Antik Yunan mimarisi izlerindeki gemi çizimlerine bakarak ise bir tekne tipi isminden “Phaselus” türetildiği söyleniyor.

Küçük hamam - Roma dönemi ısıtma sistemi
Küçük hamam – Roma dönemi ısıtma sistemi

Sosyal hayat ve antik yapılar

Phellos kentindeki tüm yapılar ve sosyal hayat ticaret üzerine şekillenmiş. Tüccarlar Solymos Dağı’nın (Güllük Dağı) kıymetli kerestesini ve gül yağını pazarlamışlar. Korunaklı limanlar, Suriye – Mısır- Yunanistan arasında yürütülen deniz ticaretinde önemli duraklar olmuş. Phaselisli tüccarların acımasızlığı, borçlarını ödemedikleri yönünde bazı ticari davalar tarihe not düşülmüş. Döneme ait bulunan Phaselis sikkelerinde ticaret gemileri görünüyor.

Roma döneminde Hristiyanlığın yayılması ile Phaselislilerin ünleri de yayılmış. Hristiyanları öylesine kızdırmışlar ki, kutsal kitaplarında “sakın saçınızı sisoe modeli taramayın” yazarmış deniyor (Leviticus 19,27 – Ekşi sözlük – Mısırlı kadınların saç örgüsüne benzer bir model olarak bahsedilmiş, resmi bir kaynak bulamadım). Belki de, antik dünyanın gül suyu ve gül yağı üreticisi kentin mis kokulu, güzel kadınları da bir saç örgüsü ile yargılanır. Kim bilir!

Phaselisli entellektüel Theodektes, MÖ 4. yüzyıl düşünce dünyasına damga vurmuş. Düşüncelerini ifade yeteneği, yazdığı tragedyalar ve bilmece ustalığı ile tanınır. Hakkında yazılmış bir tez çalışmasında bir bilmece örnek verilmiş: “Nasıl bir şeydir ki bu, ne dünyanın sahip olduğu şeylerin ortasındadır, ne onu bir ebe dünyaya getirir, ne deniz; ne de ölümlüler gibi organları büyüyüp gelişir. İlk doğduğunda büyük, olgunluğunda küçük, yaşlılığında ise şekilde ve büyüklükte yeniden diğer bütün hallerinden daha büyüktür?” Yanıt Gölge!

28.10.2021

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir