Doğu Karadeniz‘de ilk günümüzde Trabzon havaalanında buluşuyor ve yaklaşık 3-3,5 saat bulutlu, yağmurlu bir havada sahil yolundan Rize’ye ulaşıyoruz.
Fırtına’ya doğru saptıktan sonra 1696’da yapılmış taş Şenyuva köprüsünün kenarında kısa bir fotoğraf molası veriyor ve Pokut-Sal yol ayrımından 11 km mesafedeki Pokut yaylasına tırmanmaya başlıyoruz. Oldukça sık ve sert virajlar ile yaklaşık 50 dakikalık bir sürede 1950 metre irtifaya çıkıyoruz.
Pokut Yaylası – Plato’da Mola
Yükseldikçe değişen coğrafyaya hayran kalıyor ve sisler içindeki ilk durağımız olan Yasemin’in evine ulaşıyoruz.
“Plato’da Mola” çok güzel bir yayla evi ve Yasemin ile ailesi evlerinde mola veren misafirlerini en güzel şekilde ağırlıyorlar.
Hava şartları nedeni ile gün batımını seyretmek için Sal yaylasına planladığımız yürüyüşü yapamıyor ve hem ilk günün yol yorgunluğunun hem de sisler altında kaybolmuş yayla havasının, yağmurun soğuğunun etkisi ile kuzinenin çevresinde toplanıp sohbet ederek vakit geçiriyoruz.
Tüm gezi boyunca olacağı gibi ilk akşam yemeğimizden tatları ayrıştırmaya çalışıyorum. Mısır ekmeği ile yediğimiz sıcacık çorbamızda ısırgan otu, kuzu kulağı ve nane gibi otlar tat vermiş. Tatlımızın adı ise “filina”. Yaygın olarak cizleme de denen tavada pişirilen yufkaların arasına ceviz ve üstüne şerbet dökülerek yapılıyor. Peynir ve tereyağı ile hazırlandığında tuzlu olarak da ikram edilebilir; veya küçükken kahvaltıda arasına bal ve peynir sararak yediğimizi de hatırlıyorum.
Konakladığımız üç katlı ahşap yayla evi yaklaşık 200 yaşında ve geçme tahta tekniği ile yapılmış. Misafirler için yeterli oda açabilmek için üst kata, zemine uygun bir kat daha inşa edilmiş. Alçak tavanlar, gıcırdayan ahşap merdivenler ve yayla manzaralı ufacık pencereler yayla evlerinin olmazsa olmazları!
Bayram sabahına güneşin doğuşu ile uyanıyoruz. Sislerin arasından evler görünmeye başlamış ve daha yüzümüzü bile yıkamadan pijama terlik kendimizi terasta buluyoruz.
Bir iki saat boyunca sadece yaylalar üzerinde dans eden bulutları seyrediyoruz. Sis, Pokut üzerinden karşıdaki Sal Yaylası’na, oradan da karşı dağlara ve diğer yaylalara doğru dağılıyor.
Kahvaltıda Şeftali’nin sütünden yapılmış terayağı ve muhlama var.
Sis tekrar inmeden Sal’a doğru kısa bir orman yürüyüşü yapıyoruz. Sal sisler altında; kaybolmadan ve manzaraya doyamadan Gito Yaylası’na doğru yola çıkma vakti geliyor.
Yasemin ve ailesinin kuru çiçeklerle süslenmiş evinden, sofrasından ayrılmak kolay olmuyor. İki gün boyunca bize eşlik etmiş olan Ares ise mahsun gözlerle bizi süzüyor.
18-19.08.2012
Fotograflar muhteşem!! Gidesim geldi!!