Türkiye’de ilk korona veya corona virüs hastasının duyurulmasının ertesi günü 11 Mart 2020’de, Covid-19 salgını “pandemi” olarak ilan edildi. 40 gün sonra, bir sabah bel ağrısı ile uyandım.
Aynı hafta boyunca, salgının yayılma hızının artmaması ve insanların güvende kalabilmesi için her gün yeni bir tedbir, yeni bir yasak açıklanır olmuştu.
18 Mart günü bağlı olduğum direktör kattaki tüm ekipleri çağırdı. Süreci sağlıklı şekilde atlatabilmek için şirket yönetiminin aldığı kararlardan ve gelecekte olabileceklerden bahsetti. “Bir süre evdeyiz” diyerek sözlerini bitirdiğinde, 17 yıl zarfında işittiğim pek çok kurumsal söylem içinde en samimisine şahit olduğumu düşünüyordum. Kimse neler olacağını bilmiyordu!
Hayat eve sığar!
19 Mart’dan bu yana evdeyim ve uzaktan erişim teknolojileri sayesinde home-office çalışıyorum. Kendimizi riske atmamak ve Covid-19 virüsünün yayılmasında rol oynamamak için evden pek çıkmaz olduk. Resmi olarak tüm haber bültenlerinde, trafik ışıklarında veya reklam panolarında evde kalmamız telkin ediliyor. İlk bir ay boyunca hava serindi ve sokağa çıkma yasağı veya sınırlı bir karantina kararı söz konusu değildi.
Ev-ofis düzeninde çalışmaya başladığım ilk hafta mesai saatlerini ve ev işlerini dengelemek ile geçti. Hem evde hem de işte olmak fikri, eşim, benim ve ailelerimiz için ilk kez deneyimlediğimiz bir durumdu. Evden çalışıyor olmamız sayesinde, evde kaldığımız günlerde uyku saati rutinini sağlamakta fazla zorlanmadık. Hafta sonları da sanki kalkıp yola çıkacakmış gibi uyanma alarmı kurmaya devam ettik!
İki hafta sonra, Nisan ayı ortasına kadar yıllık izne ayrıldım. Proje deadline’ı, organizasyon değişikliği derken yıllardır ertelenmiş, ötelenmiş, birikmiş izin günlerimi evde geçirdim.
Bu dönemde, rutin hayatımda vakit bulamadığım sosyal medya uygulamalarında bolca vakit geçirmeye başladım. Benzer şekilde ofisini eve taşımış veya influencer olma yolunda evde çalışmayı tercih etmiş hesapları daha sıkı takip eder oldum. Herkes evde kal çağrısına uyabilmek için büyük özen gösterirken bir yandan da sanki bir sorumlu arıyordu. Sosyal medyada birbiri ardına gördüğüm mesajlar bilinç altıma öyle işlemiş olmalı ki, oturduğum apartmanın bahçesine bile inmek istemedim.
Ne de olsa hayat eve sığmıştı!
Mart ayının soğuk günlerinde spor yapmak dışında pek özlemim olmadı. Güneşlenmek için iki oda bir salon evimizin, bir metrekare balkonu yeterli geliyordu. Spor salonları kapatılmış olduğu için tüm spor dersleri artık sosyal medyaya taşınmıştı. Bir iki kez denedim ama evde spor yapamadığımı fark ettim. Evde ayna bile yok, nasıl motive olabilirim ki? Belki de bana hitap eden bir spor eğitmenine veya ders saatine denk gelmemiştim.
“Olur ya” dedim, ekrana bakarken ani bir hareket yapar sakatlanırsam! Hastaneye gidilecek devir de değil diyerek kendimi iyice şartladım.
Öncelikle evden çıkmaları yasak olan anne babalarımızı ve iletişim kurabildiğim herkese, özellikle ev kazalarına karşı çok daha temkinli olmalarını tavsiye ettim.
Evde kaldığım, sokaktan ve günlük rutin hareketliliğimden çok uzaklaştığım ilk bir ay sonunda kendimi hantal hissettiğim söylemeye başladım. Marketten gelip de 4 kat merdiven çıkana kadar nefesim kesilmeye başlamıştı.
Ani bir hareket!
39. gün ani bir hareketle üç kişilik koltuğu tek başıma çekip yerini değiştirmeye karar verdim.
Aynı günün akşamında, aynı koltukta oturmuş dizi seyrederken sol bacağımı nasıl tutacağımı bilemiyordum. Ben bu garip huysuzluğu ve sancıyı bir yerden hatırlıyordum. Yıllardır sesi çıkmamış bel fıtığım uyanmıştı!
Eşime, belimi sakatladığımı, bir süre sonra bacağımın çekmeye ve uyuşmaya, belimin ağrımaya başlayacağını söyledim. Bir kaç sene önce yaşadığım sancıyı ve doktorun masaj yaparak çare bulduğunu anlattım. Fizik tedavi seansında faydasını gördüğüm pilates hareketlerini yaptım ve eşim belime masaj yaptı. Sabah uyandığımda belimde hafif bir ağrı vardı ve bacağımdaki çekme hissi stabildi.
Güne internette canlı yayınlanan hafif bir pilates dersi ile başladım. Yerde yattım, bacaklarımı karnıma iyice çektim, yuvarlandım. Bebek pozisyonunda esnedim.
Gün boyunca ağrım devam etti ama bilgisayar başında çalışmama engel değildi. Öğle molasında, mahalle pazarına kadar yürüyüp bir kaç kilo meyve ile geri döndüm. Bir ay öncesine kadar spor salonunda ağırlık egzersizleri yapıyordum ancak geçmiş fizik tedavi seansları boyunca yarım kilo ağırlık taşımam bile yasaklanmıştı. Akut ağrı çektiğim bir dönemde daha da fazla dikkat etmeliydim!
Akşamüstü, masa başı mesaimin ardından koltuğa oturup bir film izleyecektim. Gel gör ki, ben koltukta oturamıyordum! İki gündür bacağımdaki gerginlik acısından tuvalete de gidememiştim. Gün içinde çalıştığım süre boyunca en fazla yarım saat masada sabit oturabiliyordum. Yerimden kalkıp evin içinde bir kaç tur dolaşmaz isem bel ağrısı artmaya başlıyordu. Sol bacağım dizimin arkasında düğümleniyor, uyluk ve baldır kaslarıma doğru uyuşma hissi oluyordu.
Akşam yemeği sonrası masadan kalkarken acıdan ağlıyordum. Teşhisin ardından kaç sene geçmişti ve bu arada bir sinir ve beyin cerrahisi bölümüne muayene olmamıştım. Acı çektiğimi gören eşim, hemen yarın için bir doktor randevusu almam için ısrarcı oldu. Ben ise, bir ayı aşkın süredir evde kapalı kaldıktan sonra, salgının ülkede en yaygın olduğu günlerde bir hastaneye gitmeyi istemiyordum. Doktora gitsem ne olacak? MR çekilecek, rapor yazılacak ve fizik tedavi önerilecek!
Bel fıtığı nasıl iyileşir?
Bu sorunun yanıtını bilmiyorum. Yaklaşık altı yıl önce, MR görüntüme bakarak bende bel fıtığı olduğu teşhisini koyan ortopedi doktoru da bilmiyordu. Ben de birlikte yaşamayı öğrenmeyi hedefledim. Yıllardır bir sıkıntı yaşamadı isem tamamen karın ve sırt kaslarımın sağlığı için yaptığım antrenman programına bağlıyorum.
Evde kaldığımız bu karantina günlerinde hem hareketsizlikten dolayı fiziki olarak hem de başta ekonomik belirsizlik nedeni ile psikolojik olarak yıpranıyoruz. Mevcut şartlar alında elimden gelen en iyi tedavi yöntemi olarak düzenli spor yapmaya başlamaya karar verdim.
Sokağa çıkma yasağının olmadığı günlerde, öğle saatlerinde yarım saat kadar mahallenin sakin sokaklarında yürüyüşe çıkmaya başladım. İlk günlerde basamak inip çıkarken zorlanıyor ve rampalarda adım adım gidebiliyordum tabi. Daha da yavaş hareket etmeye çalıştım. Nisan ayının son günlerinde doğa uyanmıştı. Çok daha az araç trafiğe çıktığı için hava temizlenmişti. Güneşlenmek bana iyi geldi!
Bel fıtığı ağrısı ve bacak çekme şikayetlerim bir haftada nasıl geçti?
Bahane ile ilk gün 15 dakika, ikinci gün yarım saat diyerek yeniden hareket etmeye başlamış oldum!
Isınıp eve geldiğimde yerde yatıp yuvarlanmak gibi bir kaç basit egzersizi güvenli şekilde yapmaya devam ettim.
Pandemi önce sadece bir yemek masası sandalyesi iken ofis sandalyesine dönüşmüş sandalyeme otururduğum zamanlarda bel destekleyici bir yastık kullanmaya başladım.
Gece yatmadan önce belime masaj yapmaya devam ettik. Yatarken belimi ve sırtımı yumuşak bir sıcak su torbası ile destekledim. Sabah uyandığımda, ısınıp terlemiş sırtımı ve belimi üşütmemek için fizik tedavi seansları sonrasında olduğu gibi daha da dikkatli oldum. Yan yatarken iki dizin arasını bir yastık ile desteklemek omurga sağlığı için her zaman önerilen bir yöntemdir. Bu sayede vücut ağırlığınızı kalçanızın iki tarafına dengeli dağıtabilir ve omurganızın düz kalmasını sağlayabilirsiniz.
Üçüncü günün sonunda koltukta oturabildim ve tuvalete gidebildim. Henüz belimden aşağıya en fazla 50 derece eğilebiliyordum. Bacağımın çekme hissi belli belirsiz devam ediyor olsa da ilk güne nazaran çok daha iyi hissediyordum.
Altıncı gün, hem bel ağrısı hem de dizimdeki çekme hissi geçmişti. Canlı yayınlanan online spor derslerine bir fırsat daha verdim. Yoğun bir pilates dersi neticesinde yeterince ısındıktan sonra, nerede ise başımı dizime değdirebildim (170 derece).
Bu süreçte arayıp soran arkadaşlarıma teşekkür ederim. Belinde iki omurda fıtık olan ve kronik bir bel ağrısı ile yaşamayı öğrenmiş bir arkadaşım sinir sisteminin sağlığı için B vitamini ağırlıklı beslenmeye dikkat çekti. Doktoru, giyim tarzını da bol tutmasını, vücudunu sımsıkı saran kıyafetleri tercih etmemesini tavsiye etmiş. Sizin de aklınızda olsun!
Bel fıtığı şikayetiniz ve farklı önleyici veya tedavi edici yöntemleriniz var ise yorum olarak paylaşabilirsiniz.
Hepimize geçmiş olsun!
30.04.2020
One thought on “Evde kal derken gelen bel ağrısı”